Petrol peşinde W.K. D’ARCY

|

Alman Teknik Komisyonu Mezopotamya hakkında hazırladığı raporda “petrol gölü” ifadesini kullanınca Kanada asıllı İngiliz vatandaşı, (ve Fransız aristokratı) Mühendis William Knot D’Arcy yöreye ilgi duyar. Hele ünlü gazeteci Paul Rohrbach “Musul’un her karış toprağı petrole bulanmış” deyince çarığını çorabını topladığı gibi Ortadoğu’ya koşar.

Ancak, Kerkük, Musul süperlerin atıştığı bir alandır, Avrupalı ajanlar onu bozuk para gibi harcarlar. Öyle ya işin içinde canlı canlı çöle gömülmek de var.

D’Arcy biraz daha kenara kayar, postunu İran’a yayar. Şah Nasurüddin’e yaklaşmayı başarır, arkeolog dümenine memleketi turlar. Aslında ne mişli geçmiş zamanla işi olur, ne de büste puta ilgi duyar.

Eli mahkum derler ya zoraki de olsa antik şehirleri dolaşır, destan, efsane dinlemeye başlar. Acem ozanlarının anlattığı hikayeler çoğu kez “Ateş Melikesi (Zerdüştlerin Jüpiter’i) Hürmüz”e çıkar ki, adı geçen teyze cayır cayır sahrayı yakar.

Hürmüz, gücünü petrolden alıyor olmalıdır, başka ihtimal mi var?

Kurtlar sofrası
Abdülhamid Han, D’Arcy’i adım adım izler, maksadını anlar. Almanlar küstahlaşınca Bağdat Demiryolu kumpanyasına verdiği hakları iptal eder, D’arcy ile çalışmanın yollarını arar. Ne var ki, ihtiyar Kanadalı ürkek davranır, öldürülmekten korkunca teşebbüsten netice çıkmaz.

Gerçi İran da neft, zift kokusu alan tek uyanık D’Arcy değildir, A. Holtz adlı bir Alman da değişik maskeler takarak ülkeyi dolanır. Sonra bir başka sarı çocuk, (Baron Julius D. Reuter) meydana çıkar. Hatta işi bir adım ileri götürür ve şahı ayartıp maden arama imtiyazını kapar, “İmperial Bank of Persia” adlı bir müessese kurup faaliyete başlar. Ancak iki yıl boyunca tek damla petrol bulamazlar. Yeise kapılıp pes eder ve hiç yoktan imtiyazını yakar.

O yıllarda İran askerlerini eğiten Ruslar ülkede ciddi ciddi zemin tutar. İdarecileri felaket bağlar, icabında kan döker, ihtilal provaları yaparlar. Eğitim okulu komutanı Albay Liyakoff çift tarafı kesen ustura gibi olur, kimi tırpanlayacağı belli olmaz.

İngilizler de onlardan aşağı kalmaz, göstere göstere ülkeye el atar, işlerine yarayacak adamları satın alırlar. Sanki satranç başındadırlar, biri vezir sürer, öbürü şaha oynar.

İşte o kritik dönemde reformist fikirleriyle tanıdığımız Cemaleddin Efgani kürsülere çıkar ve Londra’nın menfaatine uyacak laflar etmeye başlar.

Ruslarla sıcak münasebetleri olan Vezir Ali Esfer Han, Efgani’yi sınır dışı eder ama bu tavır karışıklığı artırmaktan başka işe yaramaz.

Halkla barışabilmek için 50’inci cülûs törenleri bir fırsat olabilir, nitekim her detayı düşünür bu güne hazırlanırlar.

Bu çok renkli bir merasim olmalıdır, hiçbir masraftan kaçmamalıdırlar. Kazanlar kurmalı, cambazlar tutmalıdırlar... Davullar, zurnalar, fenerler, maytaplar...

Ancak şenliğe iki gün kala Cuma namazından çıkan Şah onca askerin önünde öldürülür ve Türk Kaçar hanedanı bir üyesini daha kaybetmenin hüznünü yaşar.

Vezir Ali Esfer Han derhal örfi idare ilan eder, Liyakoff’un selahiyetini artırır ve İran Azerbaycan’ında (Tebriz) valilik yapan Muzafferuddin’i çağırıp tacı başına koyar.

Ruslar genç şahı da kuşatır, borç verip (95 milyon ruble) hesabına yazarlar. Ödeme güçlüğü çeken acemi çocuğu avuçlarına alır, imtiyazlar koparırlar.

Bu arada İngilizler dört koldan ülkeye sızar, her taşın altından Henry Deterding’in (Royal Dutch-Shell) adamları çıkar. Buna rağmen birkaç çamurlu ve cılız kaynaktan başka bir şey bulamazlar.

Dönelim Kanadalı D’arcy’e... Bizimki bir başına Şahın ülkesini dolanır ama dişe dokunur bir şeye rastlayamaz. Ardında duran (ve finanse eden) Burmah Oil (İngiliz Deniz Bakanlığı ve Gizli Teşkilatın ortaklığıyla kurulmuştur) ümidini kaybeder ve bu maceradan usanmaya başlar. D’Arcy kapısını çaldığı bankerlerden de müspet bir cevap alamaz, ona kibarca “ikile” buyururlar.

D’Arcy, Londra’da ters yüz edilince, tekrar İran’a döner ve Şah’ın hizmetine girer. Gitgide yükselir, gün gelir sarayda “teknik müşavir” olarak vazife yapar. Acemleri demiryoluna ikna eder ve bu işten çok kazanır. İyi de, artık çok yaşlanmıştır. Beli bükülüp, eli titredikten sonra para pul neye yarar? Son zamanlarında daha fazla ölümü düşünür, dünya kaygılarından arınmaya bakar.

İşte tam o günlerde Acemler Kuzistan eyaletinde açıktan akan bir petrol kaynağına rastlarlar. Şah, D’arcy’den gidip görmesini ve fizibilite yapmasını arzular. D’arcy eskisi gibi hırslı değildir ama vazife vazifedir, gitmiyorum deme gibi bir şansı olmaz. Neticede tetkiklerini yapar, raporunu yazar.

Şah petrolün başına açacağı işlerin farkında olmalıdır, işi zamana bırakır. Bu arada ihtiyar mühendis de mevzuyla ilgilenmez görünür, güya son nefesini vereceği bir yer arar. Ülkesinde ölmek için (belki de haberi yetiştirmek için) izin ister.

Altın vesika
Şah ona emekli ikramiyesi gibi bir hediye vermeye kalkınca taşı gediğine koyar, “amaaan niye zahmet buyuruyorsunuz Şahım” der “madem ısrar ediyorsunuz şu yağlı sıvının işletme hakkı yeter de artar...” Görenler de “ne mütevazı adam” der, ayakta alkışlarlar.

Olacak bu ya Şah da bunda bir beis bulmaz. Hatta işi abartır, sadece Kuzistan’da değil, bütün İran’da yer altı araştırmaları yapabileceğine dair bir kağıt imzalayıp mütekaid müşavirine sunar. İş bu vesikanın devir hakkını da verir, bol keseden ihsan yapar.