İnsan Düşmanı Hekim RADOVAN KARADZİÇ

|

İsmini “srebren” (gümüş)den alan Srebrenica, Sırbistan sınırında bir Boşnak kentidir. Şifalı sularıyla ve değerli madenleriyle tanınan bu şirin beldede halim selim ve sanatkâr Müslümanlar yaşar. Diğer unsurların (Sırp, Hırvat) toplamı % 20’yi bile bulmaz.

“Büyük Sırbistan” sloganıyla yola çıkan ırkçı komünist Miloseviç, Bosna Sırpları ile birleşebilmek için bu huzurlu kasabayı ele geçirmeyi planlar ve General Ratko Mladiç’i ağır silahlarla donatıp yöreye yollar (1992).

Bosna Hersek sınırları içindeki Sırpların liderliğine oynayan Dr. Radovan Karadziç psikolojisi bozuk bir psikiyatri hekimidir, Ratko’yu kapılardan karşılar. Bu iki seri katilin sürgün, tehcir gibi kelimelere bile tahammülleri yoktur, Müslümanları beşikteki bebeğine kadar boğmaya bakarlar.

Nitekim Nisan 1992’de Srebrenica’nın yanı başındaki Bratunac köyünde 350 Boşnak’ı “işkenceyle” öldürür ve tepkileri ölçmeye çalışırlar. Hatta Akif adlı bir gencin kafasıyla top oynarlar. Ne AET’den ne ABD’den ne de BM’den çıt çıkar. Ortalıkta dolanan ve havalinin emniyetinden mesul olan Hollandalılar “görmedik duymadık” ayağına yatar, katliama “yeşil ışık” yakarlar.

Buyrun öldürün!
Katiller, ellerini kollarını sallayarak ev basmaya, yağma yapmaya, kadın kaldırmaya başlayınca civar beldelerdeki Müslümanlar da Srebrenica’ya sığınırlar, 10 binlik kasabanın nüfusu 60 bini aşar.

O kış çok zor geçer, muhacirler hatırı sayılır Balkan soğuğunda sokaklarda yatar, kuşatma daraldıkça odun ateşine, sıcak aşa hasret kalırlar. Düşünün bir dilim kuru ekmek dahi bulunmaz.

Müslümanların elinde kırık dökük silahlar vardır ve kanlarının son damlasına kadar çarpışma kararı alırlar. Nasır Oriç’in örgütlediği gençler, 24 saat nöbet tutar, en ufak kıpırtıyı dikkate alırlar.

BM neden sonra uyanır, muhtemel katliamlara karşı tedbir alma ihtiyacı duyar. Güvenlik Konseyi 16 Nisan 1993’teki olağanüstü toplantısında Srebrenica’yı güvenli bölge ilan eder ve asker yollar. Yaklaşan barış müzakereleriyle avantajı elden kaçıracağını anlayan Sırplar ne pahasına olursa olsun Gorajde ve Srebrenica’yı ele geçirmeye çalışır, asırlarca unutulmayacak bir katliam için hazırlık yaparlar.

Şaibeli Flemenk
O günlerde bölge UNPROFOR’un (Hollandalı askerlerin) koruması altındadır. Sırplar barış gücü filan dinlemez, kenti tank ve top ateşi ile dövmeye başlarlar. Arkan’ın adamları akbaba gibi hadise mahalline üşüşür, yağma için yalanırlar.

12 bin asker ve sayısız haydutla kasabayı kuşatan Sırplar 30 tanka ve hudutsuz rokete sahiptirler, yiyecek içecek bakımından sıkıntı yaşamazlar.

Müslümanlar buna rağmen direnme kararı alırlar, ancaaak...
Ancak Hollandalı Albay Tom Karremans öne çıkar ve “eğer çatışma çıkarsa hiç şansınız kalmaz” der, “adamlar Srebrenica’yı yakar yıkarlar. Gelin siz beni dinleyin silahlarınızı barış gücüne teslim edin. Sırpları durdurmak bizim işimiz, iki F-16 kalktı mı hepsi dağılır, hiç merak etmeyin.”

At, avrat hesabı silah teslim etmek zuldür ama albaya inanırlar.

Gelgelelim ne destek gelir, ne de efonaltılar uçar. Saldırı şiddetlenince “böyle olmayacak” der silahlarını geri almaya kalkarlar. Albay “ha şimdi, ha birazdan” der, onları oyalar. Saraybosna’daki BM Barış Gücü Komutanı Fransız General Bernard Janvier mazlumla zalimi bir tutar, feryadlara kulak tıkar.

Çete bunlar!
BM yetkilisi Yashushi Akashi, Butros Gali’nin has adamıdır ve Müslümanlardan hiç hoşlanmaz. “Saldırıları Boşnaklar başlatıyor, sonra da bizi kullanmaya çalışıyorlar” diyerek, Sırpdan ziyade Sırpçılık yapar.

General Mladiç, ani bir kararla Hollandalıları derler toplar, silahlarına el koyar. Düşünebiliyor musunuz BM’den çıt çıkmaz. Sanki katliam için “ne duruyorsun” der, arkasında dururlar.

Eh, Müslümanların da elinde silah olmadığına göre... Radovan’ın mavi gözlerinde ispirto alevi soğuk bir ışık parıldar. “İşte şimdi” der ve harekat başlar.

Barış gücü askerleri güya merkezden hava desteği isterler ama tayyarelerin yakıt almak için İtalya’ya uçacakları tutar, sonra yıkama yağlama ve bakımla ilgili teferruatlar...

20 bin kadın ve çocuk Hollanda üssüne sığınınca laf olsun diye iki uçak görünür kaybolur, o kadar.
General Ratko Mladic Sırp Televizyonlarının muhabirleriyle şehre girer ve adeta gösteri yapar. Akşam Albay Karremans’ı yemeğe çağırır, birlikte kadeh kaldırırlar.

Tam o saatlerde Yunanlılar BM Gnl. Sekreteri Butros Gali’ye “barışa katkılarından dolayı” Onasis ödülünü sunmaktadırlar.

Katliamın ayak sesi
Ertesi gün Sırplar 9 ile 70 yaş arası bütün erkekleri “sorguya çekmek” bahanesiyle kenara ayırır, Hollandalılar da onlara yardımcı olurlar. 23 bin civarında kadın ve çocuğu bölgeden uzaklaştırır, şoförlerin merhametine bırakırlar. Adamlar iki de bir kapıları açar, istediğinizi alın der, genç kızları Arkan’ın itlerine sunarlar. Bir bebeği ağladı diye anasının kucağından alır yere vura vura paralarlar.

1040 çocuk hâlâ kayıptır ve sadece o gün tecavüz edilip gırtlağı sıkılan genç kızların sayısı 600’ü aşar. Öbür yanda 8 bin erkeği takır takır vurur, bazılarını canlı canlı çukurlara iter üzerlerine toprak atarlar.

Sağa sola dağılıp kaçmaya çalışanlar Arkan’ın sırtlanlarına yakalanır, onların da akıbeti farklı olmaz. Ardından Karavica köyünde katliam başlar. Hollandalılar bütün bunları göre göre Potoçari üssüne sığınan 5 bin Müslümanı teslim eder ve katliama ortak olurlar.

Sırplar buraya yine TV kameralarıyla gelir ve “kimseye dokunmayacağız” der, hepsini esir alırlar. Gerçekten dokunmaz sadece beyinlerine kurşun sıkarlar. (Bu kasetler savaştan sonra bulunamaz üzerine yanlışlıkla görüntü çektiklerini açıklarlar.)