Sıfırdan Zirveye SOICHIRO HONDA

|

Geçen asrın başları... Rus-Japon savaşının sürdüğü yıllar. Soichiro Honda, zor geçinen bir ailenin 9 çocuğundan biridir. Evet okusa fevkalade bir mühendis olabilir ama bu fukara tıfıl kimi ilgilendirir?

Babası hiç olmazsa karnı doysun diye onu Tokyo’da bir garaja verir. Soichiro henüz 15 yaşındadır ama daracık alanlara arabaları park etmekte zorlanmaz. Bu sevimli makinelerle adı konmayan bir dostluk kurar. Boş vakitlerinde kırık dökük kağıtlara, otomobil resimleri karalar, kendince dizayn filan yapar. Hayatından memnundur ama Büyük Kanto Zelzelesi (1923) ile garaj yerle bir olur, koca enkazdan sadece iki kişi (biri Soichiro) sağ çıkar.

1. Cihan Harbi sonrası Japonya’nın hali içler acısıdır. Büyük bir petrol sıkıntısı yaşanır, arabası olanlar da marşa basamazlar. Trenler salkım saçak insan taşır, otobüsler güvenli olmaktan çıkar. O günlerde bisiklet tamirciliği yapan Soichiro insanların bir vasıtaya olan ihtiyacını iyi yakalar. Mikuni marka minik motorlardan getirtip bisikletlere takar. Bunlar güçsüz ve gürültülüdür, hem baca gibi duman çıkarırlar. Yokuşları ancak pedal desteği ile tırmanırlar. Ancak müşterileri elde para sıraya girer, hatta yarın önde olabilmek için kapıda yatarlar. Bakar talebe yetişmek mümkün değil, çim biçme makinelerinin motorlarını bile kullanmaya başlar.

Önce motosiklet
Soichiro velespitlere motor takma işini çıraklarına bırakır, kendi çekilir köşesine adam gibi bir motosiklet üretmek için kolları sıvar. Günde ancak bir motor yapabilir bunu da hemen o gün satar. Manyetik ateşleme, sürgülü karbüratör, kayışlı aktarma, rüzgar koruyucu gibi yeniliklerle donatılan Honda’lar piyasada iyi bir yer tutar. (Ki henüz 22 yaşındadır.)

Soichiro, 1930’lu yıllarda piston ve segman işine dalar, Toyota’ya parça satabilmek için tam iki yıl uğraşır, yüzlerce kez geri çevrilir ama bıkmaz, siparişi eninde sonunda koparır ve çok rahatlar.

İşte şimdi hayallerindeki yarış arabasını yapmanın zamanı gelmiştir, eline geçirdiği 100 beygirlik bir uçak motorunu bir hurdanın şasisine oturtmaya bakar. Takdir edersiniz ki bu zor bir iştir ama Soichiro yılmaz, kardeşinin yardımıyla arabayı hazırlar. Valf yuvaları ile oynayıp motoru güçlendirir, soğutmayı ekstra radyatörlerle sağlar. 120 km ortalama hız ile, Japonya’da 20 yıl kırılamayan bir rekorun sahibi olurlar. Ancak 1936 Tokyo Rallisinde başka bir otomobille çarpışırlar. Kardeşi, küçük çiziklerle kurtulsa da Soichiro’nun bileği kırılır, omzu çıkar, yüzü haritaya döner ama uslanmaz.

Yokluğa rağmen
Soichiro 1945’te Honda Teknik Araştırmalar Enstitüsü’nü kurar. Düşünün ortalıkta çimento bile yoktur, kimyagerlerle bir araya gelip bu problemi de aşar. Petrol krizinin yaşandığı yıllarda orman satın alıp reçine çıkarır, bir nevi akaryakıt yapar. Honda motorların geçtiği yerler kozalak gibi kokar. Soichiro sıra dışı bir insandır, allı morlu elbiseler giyer, gençlerle aşık atar. “Sana yakışıyor mu” ikazlarına aldırmaz “sanatçılar uyumsuz olur” der kafasına göre yaşar.

Soichiro’nun insan münasebetleri de inişli çıkışlıdır, nerede parlayacağı, kimi pohpohlayacağı belli olmaz. Ufacık bir hata yapanı felaket haşlar, çare üretenleri öper başına koyar. Elemanları “el aman” der, “acaba fırça mı yiyeceğiz, aferin mi alacağız” korkusu ile kıvranır, sürekli müteyakkız dururlar.

Sıra otomobilde
Honda üretime geçtikten 5 yıl sonra motosiklet yarışlarının olimpiyatı olarak kabul edilen “Isle of Man Tourist Trophy Grand Prix” yarışına katılır ve hemen o yıl “Üreticiler Şampiyonluğu”nu kapar. Litre başına yaklaşık 100 beygir gücü üreten motorlarıyla 50 cc’den 800 cc’ye kadar tüm kategorilerde liderliğe el koyar.

Bu saatten sonra Honda ne yapsa tutar. Nitekim 1964’ten itibaren seri otomobil üretmeye başlar. Hemen ertesi yıl Formula 1 yarışlarına katılır ve ilk Grand Prix’i kazanırlar. Ardından ABD’de yapılan Indy Car yarışlarının liderliğine oturur, rakiplerinin kâbusu olurlar.

Honda Formula tecrübelerini otomobillerine uygular ve 1966’da ürettiği N360’la tecrübesiz sürücülere yüksek hızlarda “kararlı yol tutuş imkanı” sunar. Japonya’da yılın otomobili (1972-73-74) seçilen Civic o günden bu yana 12 milyonun üzerinde satar.

Bay Honda ve mühendisleri yarış pistlerinden asla kopmaz, gün boyu ekzost koklar sürücülerin ağzına bakarlar. Çareyi anında üretir ve hemen uygularlar. Biteviye kendilerini aşar, mesela hafif alüminyumdan yaptıkları yüksek verimli motorlarla çığır açarlar. Bunlar hem az yakar, hem de çevreye saygılıdırlar.

Bay Honda acımasız rekabete rağmen ticari kaygılar taşımaz, en iyiyi yapmaya çalışır, masrafı umursamaz. Arabalarına ABS fren, dört tekerlekten yönlendirme sistemi, hava yastığı, VTEC motor teknolojisini uygular, derken Asimo gibi bir robot ve güneş enerjisiyle çalışan araçlar (Dream) yapar.

Deplasmanda galip
Amerikalılar için Amerika’da üretilen Accord’lar satış rekoru kırınca TOYOTA ve NISSAN da atağa kalkar. ABD piyasasına bir girer pir girerler, Fordların, Doçların papucunu dama atarlar.

Soichiro yeni modelleri bizzat test eder, bu işi kimselere bırakmaz. 1973’te emekli olur da adamları nefes alırlar. O günden sonra da kendini “teknoloji ve ekolojiyi dengelemek” için yola çıkan “Honda Vakfı”na adar. 1991 yılında ölen Soichiro, Japon oto sanayiine şüphesiz çok şey katar.

Honda sadece geçen yıl 11 milyon motosiklet, 3.4 milyon otomobil ve 6 milyon jenaratör sattı, 100 bin kişi çalıştırıp milyarlarca dolar ciro yaptı.

Sahi Soichiro külüstür bisikletlerle uğraştığı günlerde bu kadarını hayal edebilir miydi?
Hiç sanmam...