Neşeli Okçu ROBIN HOOD

|

1300’lü yıllar... Yer: Nottingham Sherwood ormanları gene ıssızdır, kurtlar ulur, rüzgar uğul uğul uğuldar. Gecenin geç vakti korucu Gilbert camında bir tıkırtı duyar. İhtiyar karı koca ürke korka kalkar, kapıyı aralarlar. Bir asker elindeki sevimli bebeği uzatarak “anasız babasız bir yavrucak” der, “evlad edinmek istediğinize kalıbımı basarım”.

Yıllardır çocuk hasretiyle yanan Gilbert ve hanımı Margerita’nın kuşları uçar. Yumuk elli bebeği bağırlarına basarlar. Ancak bu bir enik değil insandır, kimin nesi olduğunu bilmek zorundadırlar. Öyle ya sonra başlarını ağrıtırlar.

Askerin acelesi var gibidir, yarım yamalak “annesi doğumda öldü” der, konuyu kapatmaya bakar, “babasının da başı belada, uzaklara kaçmak zorunda... Sizin çocukları sevdiğinizi sanıyordum... Ama istemiyorsanız o başka...”

Yaşlı karı koca “aaa olur mu hiç” der ve kimsesiz tıfıla kucak açarlar.

Avcıyı avlayınca...
O gün bir milad olur, hüzünlü kulübe neşe dolar, veled büyüdükçe daha bir tatlanır, çığlıklar kahkahalar dışarı çıkar. İki ihtiyar bu saadeti doya doya yaşar, ona öz evladları gibi bakarlar.

Korucu Gilbert gitgide serpilen çocuğa Robin adını takar ve ona “en iyi bildiği şeyi” öğretip “okçu” yapar. Sırtına bir sadak geçirir, omzuna bir yay asar. Robin bütün gün kırlarda gezer oynar, geyikleri sıkıştırır, tavşanları ney kovalar. Biraz çenesi düşüktür ama can sıkmaz. Makamını uyduramasa da şarkı çığırmadan duramaz. Evden az uzaklaşsa eksikliği hissedilir, enim konum özlemeye başlarlar.

Robin bir gün ormana vaziyet ederken pusuya yatan bir okçu görür, önce onu kaçak avlanan avcılardan biri sanır ama uzaklardan nal sesleri yaklaşınca taammüden cinayete yeltendiğini anlar. Nitekim suikastçı yayını gerer ve pırıl pırıl pelerinli bir kızla, gıcır gıcır zırhlı bir delikanlıyı nişanlar. Robin ona bu fırsatı tanımaz, herifi topuğundan mıhlar, iğrenç oyunu bozar.

Biraz da aşk
Yolcular viyaklayarak kaçan katil zanlısını görünce hadiseyi anlar, Robin’e müteşekkir kalırlar. Bizimki kızı görünce mayışır, bir hamlede torbasından iki ok alır, birini havaya, birini çalıya salar. Gökten bir keklik düşer, çalılıktaki karacanın ise dili dışına çıkar. Robin “hanımefendiler kuş çorbası mı yoksa karaca kebabı mı isterler” der ve zarif bir reverans yapar. Ha bu arada demedi demeyin küçük hanımın gözleri ceylanı andırır ve zarafetiyle kelebeklere nazire yapar.

Azzsonnnra Mrs Margerita’nın margarin kullanmadan hazırladığı mükellef sofraya kurulurlar. Malum İngiliz asilzadeleri yemeğe oturdular mı konuşma yapar, söze ulu büyük dedelerinden başlar, unvanlarını asaletlerini sıralarlar. Ama genç adam kısa keser, adım Allan der, bu da kızkardeşim Anna.

Anna içlerinde bulundukları durumu kısaca özetler, ağabeyi Nottingham Baronunun kızı İsabella ile nişanlıdır, gelgelelim Baron bu izdivaca karşıdır, kızını Norman zenginlerinden birine verebilmek için delikanlıyı ortadan kaldırmaya bakar.

Büyük sır
Tam o sırada dışarıda havlamalar duyulur, bir grup asker evi kuşatırlar. Korucudan kızla oğlanı teslim etmelerini ister, “aksi halde olacaklardan mesul değiliz” ikazında bulunurlar. Robin derhal çatıya çıkar ve muhafızları birer ikişer şişleyip ok manyağı yapar. Adamlar bu isabetli atışlar karşısında tutunamayıp dağılırlar. Korucu yaralılardan birini tanıyacak gibi olur bu yıllar evvel Robini bırakan esrarengiz askerin ta kendisidir. Adam son nefesini verirken “o aslında eski Huttington Kontu Robert’in oğludur” der, “Robert ölünce Kontun kardeşi Filip çocuğu bana verdi ‘işini bitir’ dedi. Ben ona kıyamadım ama o benim işimi bitirdi.”
- İyi ama Filip ölmedi mi?
- Evet kontluğu da rahip Gughelm sahiplendi. Ha şunu da söyleyeyim Robin’in annesi Laura, Sir Guy Gamwell’in kız kardeşi olur, sanırım dayısı bebeğin yaşadığını duysa çok sevinirdi.
- Peki bu gençlerden ne istiyordunuz?
- Biz emredileni yapıyoruz ama Baron’un onlardan hoşlanmadığı belli değil mi?
Korucunun soracağı çok şey vardır ama askerin nefesi yetmez. Gözleri belerir, kafası yana düşer.

Hayda işe bak
Yakışıklı Allan kolay pes etmez, aşkı uğruna ölümü göze alır ve gizlice şatoya girer. Robin’in yardımıyla İsabella’yı kaçırır ve alelacele evlenirler. Kont bu oldu bittiden hiç hoşlanmaz, iyice çekilmez olur, çorbayı sulu, tatlıyı şekerli bulur, uşakların aşçıların canına okumaya başlar.

Nitekim planlarını bozan Robin Hood’u tuzağa düşürmeyi başarır ve kulelerden birine tıkar. Robin parmaklıkları söker ve su dolu hendeğe atlayıp kaçar. Ancak İsabella ve Allan o kadar şanslı olamazlar, Kontun adamları onları yakalar, Allan’ı kana boyar, öldü diye bırakırlar, İsabella’yı götürüp mahzene tıkarlar.

Bu arada Robin eve döner ama ortalığı toz duman bulur. Anne bildiği Mrs. Margerita öldürülmüş, kulübe yakılmış yıkılmıştır. Ortalık is ve kan kokar.

Yaşlı korucu son nefesinde büyük sırrı açıklar, “sen hukuken Huttingen Kontusun ve Sir Gamwell dayın olur” diye fısıldar.

Bir anda sınıf atlayan delikanlı omuzundaki mesuliyetin farkına varır. O ki asilzadedir, bundan böyle kötülerin kâbusu olmalı, memleketi kurtarmalıdır.

Okunu, yayını ve sazını alıp dağlara çıkar...
Yürü len deli oğlan, artık seni kim tutar?