Efsane Lider GERONIMO

|

Kızılderililer sadece kilim motifleri ve ata düşkünlükleriyle değil, hürriyet aşklarıyla da Asyalı Türklere benzerler. Zaten uzmanlar onların bir zamanlar donan Bering Boğazı’ndan Amerika’ya geçen Asyalılar olduklarında müttefiktirler. Batılılar, yerlileri “ben gelmek, sen görmek” gibi mastarlı konuşan yabaniler gibi tanıtsalar da derin mânâlı vecizeler söylerler. Çevreyi koruma şuuru ile hareket ederler ve katillerinden daha medenidirler. İşte Gilla ırmağını besleyen pınarların arasında doğan Geronimo da kendi halinde bir yerlidir, mütevazı bir hayat yaşar ve kimseye ilişmez.

O gün ortalıkta bir fevkaladelik yoktur, her zamanki gibi üç beş tilki postuyla kasabaya iner, bunları gaz, tuz, bezle trampa eder, çocukları için şeker meker alır heybesini omuzuna vurup geri döner.

Erkekler de ağlar
Döner ama köyünü tanıyamaz. Bütün çadırlar yakılmış, bütün kabile kırılmıştır. Çilekeş anası direnmiş olmalıdır, ibreti âlem için kafası kopartılmış direğe çakılmıştır. Gülyüzlü karısının elbiseleri yırtılmış ve bağırsakları ortaya saçılmıştır (Kızılderili katilleri cesetlerin bile doğuracağını sanır, kadınların karınlarını deşmeden bırakmazlar). Üzerinde milyonlarca yeşil sineğin inip kalktığı mevtalar arasında üç çocuğunu bulur. Minikleri tanımakta zorlanır çünkü kulakları burunları doğranmıştır, gözleri donuk donuk bakar.

Sahi şimdi gidip derdini kime anlatsın. Birbiriyle geçinemeyen, en ufak sınır ihlalini bile “savaş sebebi” sayan ABD ve Meksika hükümetleri Kızılderili kırma hususunda el sıkışırlar. Yanisi şu ki Meksikalılar Amerika’daki Apachileri, Amerikalılar Meksika’daki Apachileri öldürmek için baskın düzenleme hakkına haizdirler, bunun için yazışmalara gerek duymazlar.

Erkekler ağlamaz derler ama inanmayın, Geronimo her erkeğin yaptığını yapar önce hıçkıra hıçkıra ağlar. Baltasını gömdüğü yerden çıkarır ve tutar “devlere karşı” savaş açar. “Tavşan dağa küsmüş dağın haberi olmamış” demeyin, zaten bir Apachi bu acıyla yaşayamaz. Geronimo ilk eylemlerini ferdi olarak gerçekleştirir, bu katliamda payı olan beyazların evlerine girer, uykularının en tatlı yerinde gırtlaklarını sıkar. Hasımlarının tabancalarını beline takar, tüfeklerini omzuna asar.

Hakim zümre fena panikler, kapıların ardına dolaplar dayar, çil çil altın harcayıp muhafızlar tutarlar. Ama Geronimo ceylan kadar hızlı, yılan gibi sessiz ve tilki kadar kurnazdır. Eh bir de ayı kadar güçlü ve panter gibi paralayıcı olunca barikatları bir bir aşar, hançerini hasmının göğsüne saplar.

Derken eşinden köyünden olan yerliler de gelip Geronimo’nun emrine girer ve daha organize işler yaparlar. Ateşli silahlara sahip oldukça güçlenir, süvari birliklerine bile pusu atarlar. Hem Meksika’daki, hem de Amerika’daki hedefleri vurur, hızla kaçıp Arizona çöllerine, Colorado kanyonlarına sığınırlar. Henüz gerilla diye bir kelimenin terennüm edilmediği yıllarda gerillanın kitabını yazar, on binlerce askere kafa tutarlar. Büyük Reis zaman zaman yakalanır ama bir yolunu bulup kaçar, yine dağlara çıkar.

Geronimo (Amerikalılar onu Goyathay adıyla tanırlar) bir anda efsane olur, Siyu, Ceyen, Şiroki, Arapaho kabilesinin gençleri de onu örnek alırlar.

Ortalık kan kokarken gazeteler altın çağlarını yaşar. Her eylemi bire bin katarak duyurur, çığlık gibi manşetler atarlar. Kin eker tiraj biçer, halkın yerli fobisini kamçılarlar. Hükümet Kızılderililerle savaşanlara kahraman muamelesi yapar, çocuk katillerine madalyalar takar. Ancak güç dengesi solukbenizlilerin lehinde olmasına rağmen Geronimo ilk devreyi galip tamamlar. Gelgelelim beyazlar devre arası taktik değiştirir, maça hiçbir Kızılderilinin “hayır” diyemeyeceği bir teklifle çıkarlar. Yüzlerine en şirin ifadeleri oturtur, barış çubuğu tüttürmekten söz açarlar. Nitekim Apachilerin “Kurt” adını taktıkları General Crook ile el sıkışırlar.

Kızılderililer sözlerinde durur, bir yıl boyunca bölgede baskın, yağma, cinayet yaşanmaz. İnsanlar işine gücüne bakar, tüccarlar yollara çıkar, köylüler tarlalara tohum atar, sığırları meralara salarlar. Bu sükun ortamından herkes memnundur ama gazetecilere huzur batar. Tirajları her geçen gün azalınca savaş çığırtkanlığı yaparlar. Hükümet bu sese kulak verir, Kızılderililerle barış yapan generali görevden alır, yerine kan dökücü bir katili (Nelson Miles’ı) atarlar.

General Nelson gerçekten acımasızdır, girdiği köylerde hayvanları bile kırar, cesetleri bacaklarından bağlayıp ağaçlara asar. Geronimo’nun kaybedecek bir şeyi yoktur ama halkının çilesine dayanamaz. Bir Apachi için en olmayacak şeyi yapar, ellerini kaldırıp teslim olur, (1886) “n’olur bu insanları öldürmeyin” diye yalvarmaya başlar.

Kurt kocayınca...
General Nelson’a kalsa onu oracıkta mıhlar, ancak siyasiler bir adım ötesini görür, Geronimo’yu kahramanlaştırmak yerine uslandırmaya bakarlar. Adamları “onursuz ve kadınca” deseler de Geronimo düzene tabi olur, terbiyeli maymunları oynar. Hatta ceket yelek giyer, şapka papyon takar. Her türlü hakareti sineye çeker, adeta maskaralık yapar.

Yapar da yaranır mı? Soluk benizliler zemini yine kana boyar, onca kültürü, onlarca lisanı siler atarlar.
Efsane lider artık dağlara çıkamayacak kadar güçsüzdür, hem eline silah alsa neye yarar? Her gün yeni bir katliam haberiyle sarsılır, acı üstüne acı yaşar... Hani taş olsa çatlar derler ya onun yüreği de dayanamaz (1909).

O yıllarda eğlence düzenlendi mi mutlaka bet sesli bir gitarcı çıkar. “Maymunlar kralı Geronimo bekliyorum nerdesin? / Karnım zil çalıyor seni yesem ne dersin?” şarkısını çığırmaya başlar. Kovboylar kaşıklarını masaya vura vura tempo tutar, neşeden kırılırlar...