Hızlı Traktörcü F. LAMBORGHINI

|

Ekim 1879... Yer İspanya... Ünlü çiftçi Joaquin del Val di Navarra elceğizi ile büyüttüğü “Murcielago” adlı boğasını çok sever ve onu diğerlerinden ayrı tutar. Bu hayvan hemcinslerine uzun boyu ve güçlü adaleleri ile fark atar. Kaldı ki daha zekidir ve postu kadife gibi parlar. Muhteşem cesametine rağmen bebek yüzlüdür, sevildiğini anlar.

Elinden sayısız buzağı geçen Sinyor Navarra sıradan hayvanları öldüren matadorlara çok kızar, hatta bir ara laf arasında “eğer” der, “karşılarına Murcielago gibi bir boğa çıksa kaçacak delik ararlar.” O günlerin ünlü matadoru Rafael Molina Largertijo bunları duyar ama güler geçer, işine bakar.

Hadise bu kadar basittir ama bahis oynatanlar mevzuyu abartır, leş kargaları gibi didiklemeye başlarlar. İki tarafa da zarf atar ve “yoksa korkuyor musun” deyip nasırlarına basarlar. Nitekim olmayan lafları taşıya taşıya zemini hazırlar, Murcielago’yu arenaya çıkartmayı başarırlar. O kuzu gibi hayvanın sırtına oklar şişler saplar zoraki kudurturlar.

Matador Rafael için hayvanın büyük ve güçlü olması önemli değildir, doğrusu o gün de şalını ustalıkla kullanır ve adeta şov yapar. Nitekim kılıcını çeker ve öldürücü darbeyi vurup son noktayı koyar. Ama o da ne! Murcielago etrafa maşrapa maşrapa kan saçarak saldırıyı tekrarlar. Bir öldürücü yara daha alır ama yıkılmaz, inadına hızına hız katar, kafasını sağa sola sallayarak hamle eder ki matadorlar şuursuz hayvanlardan felaket tırsarlar. Rafeal kılıcını bu kez daha derine sokar, hayvanın hayati organların parçalamaya bakar. Lakin Murcielago adeta şahlanır 23 öldürücü yara almasına rağmen hızını azaltmaz. Zemin kıpkızıl kan olur, ıslanmadık yer kalmaz. 24’üncü hamleyi sadece matador değil, adamları da karşılar, takatı tükenmekte olan hayvana baltalarla saldırırlar.
(Bunu bir kenara yazın konumuzla alakası var.)

Anlatmıştık... Enzo Ferrari araba yapmaz, sanki motora teker takar. Düşünün hem öne hem arkaya yerleştirdiği iki adet motorla daha kırklı yıllarda 364 km sürate çıkar. 2. Cihan Harbinde fabrikası bombalanan Ferrari, savaşın ardından yaptığı “125 C Sport” ile silbaştan pistleri tırmalar. 1948’de alüminyum gövdeli Barchetta ile Le Mans yarışını kazanır. Hele efsane pilot Alberto Ascari 380 beygirlik canavarı ile bütün ödülleri (Dünya Şampiyonluğu dahil) toplar.

Kim tutar seni
Ferrari, 1954 yılında satışa sunduğu “250 GT” ile zirveye yapışır, ardından “330 GTC” ve “Pininfarina” ile kendini aşar. 1960’lı yıllarda yaşanan petrol krizi yüzünden benzini koklayan otolar itibar görür, yakıtı lıkır lıkır içenler kapıdan sokulmazlar. Zorda kalan Enzo gider Sinyor Agnelli’nin (FIAT’ın sahibi) kapısını çalar. Agnelli hayrına para verecek değildir ya, tutar Ferrari hisselerine el koyar. Belki böylesi daha iyi olur, Enzo pazarlama külfetinden kurtulur, bütün dikkatini teknik detaylara teksif etmeye başlar. Nitekim Ferrariler yol tutuşlarıyla, konforlarıyla, geniş görüş açılarıyla ünlü İtalyan tasarımcı Giuguaro’ya bile “gördüğüm en mükemmel otomobil” dedirtmeyi başarırlar.
(Bunu da kenara yazın konumuzla alakası var.)

Sen git işine bak
Yıl: 1963...
Su motorları ve traktör imalatı yapan Ferruccio Lamborghini “paramız ele gitmesin” hesabı arkadaşı Enzo’dan bir Ferrari alır. Ancak serde teknik tecrübe var ya birtakım aksaklıklar noksanlıklar bulur. Bunları güzelce yazıp listeler ve yanına “bence”li tavsiyeleri ekleyip dostuna sunar.

Hani yarım ağız “tamam, hallederiz” dese mesele yoktur ama Enzo’nun hanzoluğu tutar, “sen ne anlarsın arabadan. Biz senin traktörlerine karışıyor muyuz? Beğenmiyorsan alma” gibilerinden tafra yapar.

Lamborghini fena bozulur, “eh ben de sana göstermezsem” deyip kollarını sıvar. Nuccio Bertone ve Giorgietto Giugiaro tasarım üstadlarını yan yana çalıştırır, istedikleri her imkanı önlerine açar. Nitekim üretim bandından çıkan ilk otomobil (350 GT) bile rakiplerini zorlar. Daha bunun fırtınası dinmeden “P 400”ü tanıtır ve zirveye abone olurlar. Şimdi bu Lamborghini’nin “P” si “posteriore”den gelir ki motor “tam ortaya” monte edildiği için böyle bir isim taşırlar.

Ummadık taş...
Lamborghini’nin adamları ilk iki modelde ne kadar aksaklık varsa (mesela yüksek süratte havaya kalkan burnu, kabine yakın motorun içeri verdiği ısıyı) giderir, akla ziyan hava kanalları ile hem dengeli bir yol tutuşu kazanır, hem de motoru soğuturlar. Formula-1’de kullanılan teknikleri araca uygular ve muhteşem bir performans yakalarlar.

Sinyor Ferruccio Lamborghini çok yorulur ama Ferrari’ye kök söktürecek bir arabaya imza atar. Zarif canavara uzun uzun bakar ve ona efsane boğanın adını (Murcielago) bağışlar!

Evet, Murcielago 12 silindirli motoruyla 580 beygir gücüne ulaşır ve 100 kilometreye sadece 3.8 saniyede çıkar. Bir boğa gibi güçlü, boğa gibi asil ve boğa gibi agresif olan Lamborghiniler uygun fiyat politikası ile piyasanın altını üstüne getirir, Ferrari’nin kâbusu olurlar.

Ferrari sırf ona karşı 390 beygirlik Testarrossa’yı üretir ancak Lamborghini’nin “Super-Countach” ve “Diablo”su Testarrossa’ya da toz yuttururlar.

1998 yılında Audi’nin eline geçen Lamborghini Alman rüzgarını arkalayınca hepten uçar. 2004 yılında 1.592 adet satarak (bu modeller için çok büyük rakam) 243 milyon euro ciro yapar.

Şimdi “ne alaka” diyeceksiniz ama ben hâlâ orada kaldım.
Birisi matadorlara söylesin ya...
Boğalara kıymasınlar!