Kurşuna Dizilen Diktatör NİKOLAY ÇAVUŞESKU

|

Askerî kamyonlar peş peşe durur, komando bereli gençler patır patır aşağı atlarlar. Alışkın edalarla meydana yayılır, ortalığı kontrol altına alırlar. Toplama kalabalık huzursuzca dalgalanır, robotvari edalarla kızıl bayrakları sallamaya başlarlar. Hava birkaç gündür ayaza kesmiş, Bükreş takır takır donmuştur. Lâkin merasimin ne zaman başlayacağı ve ne kadar süreceği belli olmaz. Avurtları çökmüş emekçilerle, sıska çocuklar ufak ufak zıplar, dişsiz ihtiyarlar avuçlarını nefesleriyle ısıtmaya çalışırlar. Milletin mutsuz olduğunu anlamak için arif olmaya gerek yoktur. Alayının gözü içine kaçmış, kemikleri dışa fırlamıştır. Soluk urbaların içinde hastalıklı vücutlar vardır ve dermansız bacakları onları zor taşır.

Binaların tepelerinde keskin nişancılar sabırsızlanır, polisler sıkıntıdan dudaklarını ısırırlar. Kimsenin kıpırdayacak mecali yoktur ama en ufak aksaklıklığın faturası onlara çıkar. Olur ya, kendini bilmezin biri ortaya fırlayabilir, ileri geri konuşup can sıkabilir. Hele eline bir silah geçirmişse... Komutanlar bunu düşünmek bile istemezler, kışlalarında tank, top ne varsa tören alanına yığarlar. Helikopterler alçaktan uçar, adeta “depreşmeyin, hepinizi görüyoruz” diye bağırırlar. Neden sonra omzu kalabalığın biri eline telsizi alır, “meydan temiz” anonsu yapar.

Keskin bakışlı çocuk
Önce motosikletler görünür, sonra jipler, eskortlar... Siren sesleri, flaşörler, megafonlar... Derken nikelajları göz alan siyah limuzinler salına salına meydana girer, yaverler ritmik hareketlerle koşar üçünün de kapısını açarlar. Başkan en arkadakinin kapısında belirir, diğerleri boş çıkar.

Prezident Hazretleri fötr şapkasını kaldırıp halkını selamlar o kadar...
O sırada, sekiz on yaşlarında bir çocuk annesinin eteğini çekiştirir ve “bu o değil, anne” diye fısıldar. Kadıncağız, alkış tutmaktan acıyan kemikli parmağını dudağına götürür “sus” işareti yapar. Çocuk her gün televizyonda gördüğü diktatörün bu olmadığından emindir, annesine “amma anne...” diyecektir ki çimdiklenir ve o yaşta susmayı öğrenir.

Gerçekten de halkı selamlayan adamın Nikolay Çavuşesku değil Romanya istihbarat birliğinden yarbay Dimitru Burlan (“Dublör İtirafa Hazır” kitabının yazarı) olduğunu herkes bilir.Zira her diktatör gibi Çavuşesku da zalimdir ve o da diğer zalimler gibi gölgesinden çekinir.

Nikolay&Elena Şti.
Nikolay Çavuşesku, 1918 yılında doğar... On bir yaşında Bükreş’e gelip ayakkabıcı çırağı olur ama papuçtan ziyade siyaset yapar. Afiş asar, duvar boyar, her eyleme koşar ve altı sene hapis yatar. Çıktığında kendisi gibi hızlı bir komünist olan Elena Petresku ile evlenir. Elena’nın babası kendi halinde bir ırgattır, kızını ilkokul dördüncü sınıfa kadar okutabilir. Nikolay da mürekkep yalayamaz ama tahsilin gereğine inanır. İhtilal sonrası Komünist Partinin gücünü kullanarak Bilimsel Araştırma Enstitüsü başkanlığına atanır. Kimyagerler tarafından hazırlanan bir doktora tezine imza atar ve kimya doktoru unvanını alır.

Nikolay Çavuşesku oyunu kuralına göre oynar, güçlünün rüzgarına yelken açar. Nitekim Komünist iktidarın Tarım Bakanı olur. Ama o, dahasını ister ve Silahlı Kuvvetleri arkasına takar... O kadar hırslıdır ki, ne eder eder Komünist Parti’nin ikinci adamı olmayı başarır, Politbüroyu avucunun içine alır.

Baskıcı ve acımasız
Nikolay, Komünist lider Gheorghiu-Dei’nin ölümünden sonra (1965) Devlet Konseyi Başkanı olur. 1960’larda Romanya’yı Varşova Paktı üyeliğinden çıkarır ve Batılıların sempatisini kazanır. Ancak ülkesini militan gibi yönetir, halkı canından usandırır. Gizli Polis teşkilatını düşünürlere musallat eder, muhaliflerini helada bile takibe alır.

Nikolay ekonomiden anlamaz, yatırıma inanmaz. Ancak kendisi için tehlikeli olabilecek insanlara büyük paralar dağıtır. Ülkeye çivi çakmadığı halde hazine tam takır kalır. Çavuşesku kendi lüksünden zerre kadar taviz vermez ama ülkenin tüm ürünlerine el koyar, dışpazara çıkarır. İç piyasada her şey karneye bağlanır, halk yiyecek, giyecek ve ilaç sıkıntısından kırılır.

Hele Elena doyumsuz bir kadındır. O yükseldikçe, halk dibe batar. Çavuşeskular sayısı kırkı bulan malikanelerde ihtişam içinde yaşarlar. Ancak Doğu Bloku’nun göçmesi ile onların da iktidarı sallanmaya başlar. 1989 yılında Timaşvar’da gösteri yapan halka ateş açtırınca ayaklanma çıkar, isyan dalga dalga yayılıp ülkeyi sarar. O da ustalarından öğrendiğini yapar pılısını pırtısını toplayıp kaçmaya çalışır. Ancak bunu başaramadan yakalanır. Onu, (Noel günü olmasına rağmen) alelacele yargılar ve karısıyla birlikte kurşuna dizerek ortadan kaldırırlar. (25 Aralık 1989).

Halkçıya bak halkçıya!
Nikolay Çavuşesku ve eşi Elena Amerikalı kapitalistleri bile imrendirecek bir hayat sürerler. İdamlarından bir süre sonra, eşyaları fakirlere dağıtılır ki bunların içinde 68 takım elbise, 21 çift ayakkabı, 55 gömlek, 23 şapka ve 12 pijama vardır. Elena Çavuşesku’nun gardırobu kocasına bile fark atar. Dolaplarından tam 177 çift ayakkabı, 30 çanta, 12 manto ve 170 elbise çıkar. İşe bakın bunlar düşkünler yurdunda yaşayan yaşlı kadınlara yarar...