İsyancı Gladyatör SPARTAKÜS

|

Spartaküs, Trakyalı bir çobandır, bir ara Romalılara asker lâzım olur, gelir yöreden adam toplarlar. Onu da akranlarıyla birlikte kışlaya kapar, altına etek giydirir, kafasına miğfer koyarlar. Gelgelelim gün boyu kekik kokulu dağlarda keyfine göre dolanan çobanımız tektip kıyafetten, kalk borusundan, talimden, içtimadan hoşlanmaz. Bir fırsatını bulup kaçar. Ancak Romalılar firarilerin dönüp dolaşıp geleceği yeri iyi bilir, köyünü ablukaya alırlar.

Spartaküs iki arada bir derede kalır, evine gidemez, kışlaya dönemez, dağları mekan edinip eşkıyalığa başlar. Bu macera çok sürmez, onu tez yakalar, zindana tıkarlar.

Okuldan dağlara...
Romalılar bedava adam beslemez, mahkumları ya tarım alanlarında ya da yol, kanal inşaatlarında çalıştırırlar. İçlerinden boylu boslu olanları bir kenara ayırır, gladyatör okullarına yollarlar. Burada silah kullanmaktan ziyade protokol kaidelerini anlatırlar. İmparator locada yerini aldı mı şenlik (!) başlar. Gladyatörlerin üstüne aslanlar, kaplanlar salınır, tekerlekleri bıçaklı savaş arabalarıyla köşelere sıkıştırılırlar. Romalılar kan gördükçe kudurur, “Vur!.. Vur!” nağmeleriyle tribünleri çınlatırlar. İmtihanı başaranlar kollezyumdan sağ çıkar, bir sonraki kavgaya hazırlanırlar. Sonra bir daha, sonra bir daha... Ta ki ölene kadar... Spartaküs İmparator ve İmparatoriçe’nin oturduğu bir arenada, üst seviyede güvenlik tedbiri alınacağının farkındadır. Bu yüzden başkente gönderilmeden zinciri kırmanın yollarını arar.

Nitekim Gladyatör okulundaki arkadaşlarını ayartır, 70 silahşör dağa çıkarlar. Kahramanımız ateşli nutuklar atar, yaşamak için öldürmenin mantıksızlığından, ezen ve ezilenin olmadığı bir cemiyetten söz açar. Öyle cümleler kurar ki kendi de şaşar. Asya’dan Afrika’dan Galya’dan getirilen üçgen vücutlu azmanlar gaza gelir, zafer çığlıkları atarlar.

Evet bugüne kadar vuku bulan bütün köle isyanları kanla bastırılmıştır. Apuli’nin 7 bin adamı çarmıha çakılmış, Sicilya’da 20 bin köle kırılmıştır. İyi de ne fark eder, eninde sonunda kollezyumun kumlu zeminine düşecek olduktan sonra...

Roma ile görülecek hesabı olanlar da Spartaküs’ün etrafında toplanınca sayıları 200’ü aşar. Üzerlerine yollanan birlikleri Vezüv dağının doruklarına çeker ve tek tek avlarlar. Bu yenilgi Roma’da soğuk bir duş tesiri yapar. İmparator “neler oluyor” derken karakolları basar, silah ve malzeme sahibi olurlar. Sayıları azdır ama büyük yankı uyandırırlar.

Meydan savaşına...
Romalılar derhal 10 bin kişilik bir güçle üzerlerine varırlar. Spartaküs kazandıkları küçük zaferle başı dönen arkadaşlarını uyarır. Karşılarında kırk defa savaşa girmiş kurmaylar, düzenli piyadeler, hızlı süvariler vardır. Bunlarla meydan savaşı yapılmaz, hele her kafadan ses çıkan bu güruhla hiç yapılmaz. İşin ters yanı daha düne kadar kandan şiddetten kaçan köleler, hürriyeti tadınca canavarlaşırlar. Akıllarını yağma ve tecavüzle bozar, Roma’ya girme hayalleri kurarlar. Spartaküs söz dinletemeyince komutayı bırakır. Nitekim Roma birliği de isyancıların tozunu atar. Sağ kalanlar gelir etrafında toplanır ve ellerini göğüslerine koyup sadakat yemini yaparlar. Spartaküs aynı orduyu vur-kaç taktiği ile yener ve büyük bir zafere imza atar.

Şöhret olunca...
Köleler bir anda güney İtalya’yı ele geçirir, ha deyince 40 bin savaşçı çıkarırlar. İmparator bunların üzerine iki güçlü ordu yollar. Sp. planını “ikiye ayrılalım” diye açıklar, “onları oyalayıp, yoralım, önce birini yenelim sonra ikincisini sıkıştıralım.” Ancak arkadaşı Krisiyüs acele eder ve yenilmekten kurtulamaz. Sp. bütün ağırlıkları bırakır, gereksiz malzemeleri yakar ve kendisine katılmak isteyen kaçaklara kapısını kapar. Askerî uzmanlar bu tedbirleri çok zekice bulurlar. Nitekim hem kendi karşısına çıkarılan orduyu hem de Krisiyüs’ü yenen orduğu hezimete uğratır ve büyük bir ün yapar.

Bu zaferi takiben sayıları 120 bine ulaşır. Başkentin önünden tören adımıyla geçer ve gider Modena’ya demir atarlar. Üzerlerine gönderilen orduları peş peşe yener, şehirleri bir bir alıp imparatorun yüreğine korku salarlar. Bilahare zaptı zor bir kent olan Thurium’u merkez edinirler ve sıkıntı başlar. Zira bu kadar adamı yatırmak, doyurmak kolay olmaz, artık onlar da vergi toplamak, memur beslemek, kayıt tutmak, yani “düzen kurmak” zorundadırlar. Ama Sp. servet düşmanlarının ağzına bakar, altın gümüş biriktirmeyi yasaklar. Tüccarlar çekilince ekonomi bocalamaya başlar. Mahkeme ve hakim yoktur, çete reisleri kafalarına göre karar verir, keyiflerine göre infaz yaparlar. Bakın şu işe ki Romalılara kızanlar Romalılardan beter olurlar. Onların sokaklarında da çalgı sesleri yankılanır, içer, sızar, kusarlar. Tecavüze uğrayanlar şikayet edecek merci bulamazlar. Çıkış noktalarından o kadar uzaklaşırlar ki bir zaman sonra aldıkları esirleri arenalara iteler, üstlerine bahis oynarlar.

Roma köklü bir devlettir, üç günde yıkılıp gideceğini sananlar çok aldanırlar. Nitekim Kumandan Licinius Crassius çevre ülkelerden topladığı lejyonerlerle isyancıların tozunu atar. Sp. Klikya korsanlarının gemisiyle Sicilya’ya kaçmak isterse de adamlar onu satarlar. Crassius’un birlikleri köleleri tamamen kırar, adına destanlar yazılan Spartaküs’ü lime lime doğrarlar. (MÖ 71)

Hani derler ya “ip inceldiği, zulüm kalınlaştığı yerden kopar”...