Beynelmilel Eylemci HASAN SABBAH

|

Hasan bin Ali, bizim bildiğimiz adıyla Hasan Sabbah Kum kentinde doğan bir İranlıdır, ancak o, Selçuklu ülkesinde yaşamanın nimetlerinden yararlanır, ciddi bir eğitim alır. Hatta efsane vezir Nizam-ül-mülk ve ünlü şair Ömer Hayyam’ın medrese arkadaşıdır. Alpaslan onu yakınında tutar, görünüşe bakılırsa iyi bir devlet memuru, belki de vali yapacaktır. Ancak o valilikle, vezirlikle doymayacak kadar hırslıdır. Yeni yeni arayışlar içine girer ve gider Batınilerin dâî-i a’zamı İbn-i Attâş’a kapılanır. Ardından Mısır’a kaçıp Fâtımî hükümdârı Mustansır-billah’a çalışır. Batınilerin en belirgin özelliği Eshâb-ı kirâm düşmanı olmalarıdır. Bunlar klasik Şia gruplarına benzemez, İmam olarak Câfer-i Sâdık Hazretlerinin oğlu İsmâil’i kabul etseler de ona da uymazlar. Biz Kur’ân-ı kerîm’in zâhirîyle değil bâtınıyla (özüyle) uğraşıyoruz der, kural kaide tanımazlar. Diğer dinlerden özellikle Hıristiyanlık ve Mecûsîlikten çok şey alır, Yunan felsefecileri ile bir Sasani devri komünisti olan Mejdek’in tesiri altında kalırlar. Şahsî tasarrufu yasaklar, “herşey herkesindir” der, aile hayatı yaşamazlar. Tenâsühe inanır, İmâmlara uluhiyet yakıştırırlar. Cebrâil Aleyhisselama “vahyi Hazret-i Ali’ye getirmek için emrolunmuştu. Muhammed’i kayırdı” diye iftira atarlar.

Batıniler, yedinci imama bağlılıklarından dolayı Seb’iyye; haramları mubah saydıklarından ötürü Hurûmiyye; kırmızı giyindikleri için Muhammira; kurucularından Hamdan Karmat’ın ismine nisbetle Karâmita; Bâbek Hurremî’ye tâbi oldukları için, Bâbekiyye ve uyuşturucu müptelası oldukları için Haşhaşiyye adını alırlar.

Dailer fedai olunca...
Batıniler dindarlarla uğraşmaz, cahillerin meyline ve keyfine göre konuşurlar. Başlangıçta herkesin inandığı şeyleri müdâfaa eder, yavaş yavaş “Allah’ın ibâdetimize ihtiyacı mı var? Mühim olan kalp temizliği” demeye başlarlar. Eskileri “gerici” diye yaftalar, gençleri kenarından köşesinden harama alıştırırlar. “Dâî” denen seyyar propagandacılar her taşın altından çıkar, Kûfe, Basra, İran, Yemen, Bahreyn ve Afrika’ya uzanırlar. Gittikleri yerlerde dervişliğe oynar, etliye sütlüye karışmaz, saygı uyandırırlar. Gizli gizli ihtilâf kaşır, ustalıkla fitne kaynatırlar. Bir ara Bahreyn bölgesinde Karmatî Devletini kurar, Müslümanlara görülmemiş eziyetler yaparlar. Mekke-i mükerremeyi yağma eder (H.317), Hacer-ül-Esvedi kaçırırlar. Batıniler kan dökücü ve ihtilalcidirler. Nitekim Mısır’da da iktidârı ele geçirerek Fâtımî Devletini kurarlar. El ezher’i merkez edinir, bilahare Nizârîler ve Müsta’lîler olmak üzere ikiye ayrılırlar.

İşte Hasan Sabbah Nizârîlerin başına geçer, sabırla çalışıp İran’a sızar. Şeytanın bile aklına gelmeyecek hilelerle Alamut Kalesini ele geçirir ve İsmaili Devletini kurar. Lâkin bu devlet çok cılızdır, düşmanlarının karşısına çıkıp meydan muharebesi yapamazlar. Gelgelelim terör estirmekte fevkalade ustadırlar.

Dilerseniz biraz daha gerilere gidelim. Batınilik ilk kez Mecûsî asıllı “Kaddah” tarafından kurulur, haçlılar bunları Selçuklulara karşı kullanırlar. O yıllarda Kudüs’e gelen manastır dernekleri (Gilde üyeleri) Batıni meslek kuruluşu “Fütüvve” mensuplarıyla karşılaşır ve kaynaşırlar. Haçlılar Kudüs’ü ele geçirmek için Fatımiler’le birlikte çalışırlar. Bu ittifak inanç birliğini de getirir ve Hıristiyanlıktan çok şey alırlar. Bugün Lübnan’da görülen Fatımi kalıntıları “Derezi” (Dürzü) adıyla anılırlar.

Haçlı-Batıni ittifakı
Selahattin Eyyubi Fatımi devletine son verince, “Batıni-Haçlı dayanışması” su yüzüne çıkar. Kudüs’te Kral Baudouin tarafından, Süleyman Mabedini korumakla görevlendirilen “İsa’nın Fakir Askerleri” yeni görevleri nedeniyle isimlerini değiştirip “Knights Templar” (Mabet Şövalyeleri) adını alırlar. Bunların lideri Şövalye De Payens piskopos Chiaravalle’nin yeğenidir ve Kabbalacılar adına mabedin temellerinde gömülü sırlara ulaşmaya çabalar.

Hasan Sabbah, Hugs De Payens ve arkadaşlarını Alamut Kalesi’nde ağırlar. Şövalyeler Sabbah’ın sistemine hayran olur, “örgüt, teori, propaganda” adına çok şey kapar, Batıni doktrinini esas alırlar. Aynen dailer ve fedailer gibi ketumiyet yemini eder, birbirlerini “kardeş” diye çağırırlar. Ancak bazı kardeşler “Serving Brothers” (hizmetçiler) üvey kalır, bazıları (Chaplaini ve Knight’lar) havvasa dahil olurlar. Bunlar da Batıniler gibi gizli işaretlerle anlaşır, parola ve semboller kullanırlar. Sadece Tapınak Şövalyeleri değil, Loyola tarafından kurulan Cizvit’ler de hiyerarşik yapılarıyla Haşhaşileri andırırlar. (Edward Burman, The Assassins-Holy Killers of Islam)

Sanırım kafanız karıştı, iki cümleyle özetlersek: Biiir: Batıniler haçlılarla kankadırlar. İkiii: Müslümanlarla uğraşır, inananları bunaltırlar.

Selçuklu Sultanları Alamut Kalesi’ni defalarca kuşatır ama almayı başaramazlar. Ama bakın şu işe ki Allahü teala onların başına da bir başka zalimi (Hülâgu’yu) sarar, Moğollar Alamut’a girer, daileri dağıtırlar.

Yörede barınamayan Batıniler 1’inci Ağa Hanın liderliğinde Hindistan’a sığınırlar. Günümüzde Batınilerin liderliğini Jet sosyetede çapkınlığı ile tanınan Kerim Ağa Han yapar. Fukara Hintliler onu altınla, elmasla tartar, çıtır çıtır yesin diye yüzmilyonlarca sterlini önüne koyarlar. Ağa Han da üç yılda bir verdiği “Mîmarlık Ödülü” ile dünya çapında şov yapar...